Muhasebeci Açısından Değerleme

Muhasebeciler açısından “Değerleme“ye baktığımızda bilançoda gösterilen varlıklar ve kaynakların bilanço tarihinde gerçeğe uygun olarak yansıtılması diyebiliriz.

Bir başka ifadeyle ise işletmenin finansal durumunun ve faaliyet sonuçlarının gerçeğe uygun olarak tespit edilmesidir.

Varlık ve kaynaklar işletmeye ilk girdiklerinde cari değerleri ile muhasebeleştirilir. Ancak girişin yapıldığı tarihin sonrası zamanlarda (dönemlerde) varlığın kullanımı, ekonomik hayatta değişimler varlık ve kaynakların ilk giriş değerleri (ya da tarihi değerleri) ile bilanço günündeki cari değerleri arasında farklılık yaratabilmektedir.

Türkiye Muhasebe Standartları ve Değerleme

Değerlemeye Türkiye Muhasebe Standartları açısından bakarsak, genel çerçeve olarak “Finansal Raporlamaya İlişkin Kavramsal Çerçeve”ye bakmanın doğru olacağını düşünüyorum.

Değerlemenin, Finansal Raporlamaya İlişkin Kavramsal Çerçeve’nin “Finansal Tabloların Unsurlarının Ölçüm Esasları” başlıklı bölümünde yerini aldığını söyleyebilirim.

Burada 4.54 no.lu paragrafta değerleme şöyle ifadesini buluyor;

“Ölçüm, finansal tablolarda yer alan unsurların bilançoda ve gelir tablosunda tahakkuk ettirilecekleri ve gösterilecekleri parasal tutarların belirlenmesi işlemini ifade eder. Bu işlem uygulanacak ölçüm esasının da seçilmesini içerir.”

Yine bu bölümden devam edersek 4.55 no.lu paragrafta finansal tablolarda değişik birkaç farklı ölçüm esası olduğu belirtilerek bu ölçüm esaslarının aşağıda belirtilenleri içerdiği ifade ediliyor ;

A) Tarihi maliyet,

B) Cari maliyet,

C) Gerçekleşebilir değer,

D) Bugünkü değer. 

Bu ölçüm esasları için yine 4.55 no.lu paragraftan aldığım kısa açıklamalarla bilgi vermek istiyorum.

A) Tarihi maliyet ;

“Varlıklar elde edildikleri tarihte alımları için ödenen nakit veya nakit benzerlerinin tutarları ile veya onlara karşılık verilen varlıkların gerçeğe uygun değerleri ile ölçümlenir.

Borçlar borç karşılığında elde edilenin tutarı ile veya işletmenin normal faaliyetlerinden kaynaklanan borçlarda, örneğin, gelir vergilerinde olduğu gibi, borcun kapatılması için gereken nakit veya nakit benzerlerinin tutarı ile gösterilir”

B) Cari Maliyet:

“Varlıklar aynı varlığın veya bu varlıkla eşdeğer olan bir varlığın alınması için halihazırda gereken nakit veya nakit benzerlerinin tutarı ile gösterilirler.

Borçlar, yükümlülüğün kapatılması için gereken nakit ve nakit benzerlerinin iskonto edilmemiş tutarları ile gösterilir.”

C) Gerçekleşebilir Değer (Ödeme Değeri):

“Varlıklar, işletmenin normal faaliyet koşullarında, bir varlığın elden çıkarılması halinde ele geçecek olan nakit ve nakit benzerlerinin tutarıdır.

Borçlar, işletmenin normal faaliyet koşullarında, kapatılmaları için ödenmesi gereken nakit ve nakit benzeri değerlerin iskonto edilmemiş tutarları ile gösterilir.”

D) Bugünkü Değer:

“Varlıklar, işletmenin normal faaliyet koşullarında, ileride yaratacakları net nakit girişlerinin bugünkü iskonto edilmiş değerleri ile gösterilirler.

Borçlar, işletmenin normal faaliyet koşullarında, kapatılmaları için ileride ödenmesi gereken net nakit çıkışlarının bugünkü iskonto edilmiş değerleri ile gösterilir.”

Finansal raporlarda değerleme

Finansal raporlarda değerleme

4.56 no.lu paragrafta da finansal tabloların hazırlanmasında en çok kullanılan değerleme esasının tarihi maliyet olduğundan bahsedilerek bu ölçüm esası diğer ölçüm esasları ile birlikte kullanılır deniyor.

Mesela stokların genelde maliyet veya net gerçekleşebilir değerden küçük olanı ile değerlendiği, menkul değerlerin piyasa değeri ile değerlenebileceği ifade ediliyor.

Bazı işletmeler için tarihi maliyet esasının fiyat değişikliklerinin parasal olmayan kalemler üzerindeki etkisini göstermede yetersiz kalması sebebiyle cari maliyet esasını kullanırlar deniliyor.

Vergi Hukuku Açısından Değerleme

Vergi hukuku açısından değerlemeye bakacak olursak Vergi Usul Kanunu (VUK)’na bakmamız gerektiğini düünüyorum.

Herhalde şunu söylemek yanlış olmayacaktır, vergi hukuku açısından değerlemeden beklenen vergi matrahının doğru hesaplanması için varlıkların ve kaynakların değerlerinin tespit edilmesidir.

Bunun için hemen Vergi Usul Kanunu (VUK) 258 nci maddesine bakabiliriz.

VUK 258 nci madde şöyle ;

” Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasiyle ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tesbitidir.”

Bilanço varlıklarının çeşitliliği açısından kullanılacak değerleme ölçüleri de farklıdır. Bu farklı değerleme ölçüleri Vergi Usul Kanunu 261 nci maddede sayılmaktadır.

VUK 261 nci maddede iktisadi kıymetlerin nevi ve mahiyetlerine göre kullanılacak değerleme ölçüleri şöyle sıralanmakta;

1. Maliyet bedeli,

2. Borsa rayici, 

3. Tasarruf değeri, 

4. Mukayyet değer,

5. İtibari değer,

6. Vergi değeri, 

7. Rayiç bedel, 

8. Emsal bedeli ve ücreti.

Bu değerleme ölçüleri Vergi Usul Kanunu 262-268 nci maddelerinde tek tek tarif edilmiş bulunmaktadır.

Yine bu değerleme ölçülerinin uygulanacağı işletmeye dahil olan olmayan iktisadi kıymetlerin nevi ve mahiyetleri Vergi Usul Kanunu 269-298 nci maddelerinde gösterilmektedir.

Bu iktisadi kıymetleri de şöyle sıralayabiliriz;

1) Gayrimenkuller,

2) İmal ve inşa edilen iktisadi kıymetler,

3) Demirbaşlar,

4) Emtia,

5) İmal edilen emtia,

6) Zirai mahsuller ve hayvanlar,

7) Kıymeti düşen mallar,

8) Menkul kıymetler,

9) Yabancı paralar,

10) Alacaklar,

11) İlk Tesis ve Taazzuv Giderleri ve Peştemallıklar,

12) Aktif Geçici Hesap Kıymetleri,

13) Kasa Mevcudu,

14) Borçlar,

15) Tahviller,

16) Pasif Geçici Hesap Kıymetleri,

17) Karşılıklar,

18) Özel Haller,

19) Serbest Meslek Erbabının Tesisleri,

20) Finansal kiralamaya konu olan iktisadî kıymet ile sözleşmeden doğan hak, borç ve alacaklar,

21) Servetlerin değerlemesi,

22) Ticari sermayeye dahil olmayan menkul mallar ve gemiler,

23) Ticari sermayeye dahil olmayan esham, tahvilat ve yabancı paralar,

24) Ticari sermayeye dahil olmayan alacak ve borçlar,

25) Haklar,

26) Ticari sermayeye dahil olsun olmasın bilumum binalarla araziler.

Yukarıda saydığım kıymetler için Vergi Usul Kanunu’na göre yapılacak değerlemenin açıklamaları için VUK 269 ncı maddeden 298 nci maddeye kadar olan bölümü okumanızı öneririm.

Bu yazının çok fazla uzun olmaması için ilgili maddeleri tek tek buraya almıyorum.

Türk Ticaret Kanunu Açısından Değerleme

Şimdi değerlemeye birde 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK)’na göre bakalım.

Değerleme konusuTürk Ticaret Kanunu (TTK) 78 – 81 nci maddelerinde “Değerleme İlkeleri” genel başlığı altında bulunmaktadır.

TTK’nun 78 nci maddesinde değerleme ilkelerini, 79 ncu maddesinde varlıklar ve borçların değerleme ölçülerini görebiliriz.

TTK 78 nci maddeyi aynen buraya almak istiyorum;

” III – Değerleme ilkeleri

1. Genel değerleme ilkeleri

MADDE 78-

(1) Finansal tablolarında yer alan varlıklar ile borçlarla ilgili olarak, aşağıdakilerle sınırlı olmamak ve Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülen ilkeler de dikkate alınmak üzere şu değerleme ilkeleri geçerlidir:

a) Bir önceki dönemin kapanış bilançosundaki değerler ile faaliyet döneminin açılış bilançosundaki değerler birbirinin aynı olmalıdır. b) Fiilî veya hukuki duruma aykırı olmadıkça, değerlemelerde işletme faaliyetinin sürekliliğinden hareket edilir.

c) Bilanço kapanış gününde, varlıklar ve borçlar teker teker değerlendirilir.

d) Değerleme ihtiyatla yapılmalıdır; özellikle de bilanço gününe kadar doğmuş bulunan bütün muhtemel riskler ve zararlar, bunlar bilanço günü ile yılsonu finansal tablolarının düzenlenme tarihi arasında öğrenilmiş olsalar bile, dikkate alınır; kazançlar bilanço günü itibarıyla gerçekleşmişlerse hesaba katılır. Değerlemeye ilişkin olumlu ve olumsuz farkların dönem sonuçlarıyla ilişkilendirilmesinde Türkiye Muhasebe Standartlarındaki esaslara uyulur.

e) Faaliyet yılının gider ve gelirleri, ödeme ve tahsilat tarihlerine bakılmaksızın yılsonu finansal tablolarına alınırlar. f) Önceki yılsonu finansal tablolarında uygulanmış bulunan yöntemler korunur.

(2) Standartlarda öngörülen hâllerde ve istisnai durumlarda birinci fıkradaki ilkelerden ayrılınabilir.”

Ticaret kanununa göre değerleme

Ticaret kanununa göre değerleme

TTK 79 ncu maddeye göre, duran ve dönen varlıkların Türkiye Muhasebe Standartları’nda gösterilen ölçülere göre değerlenmesi gerekiyor. Borçlar ve diğer kalemler içinde aynı standartların uygulanması gerekmektedir.

Yine TTK 80 nci maddeye göre, değerlemede uygulanacak değerlerin belirlenmesi, tanımları, kapsamları, uygulanacak kalemlerin gösterilmesi ve değişiklikler Türkiye Muhasebe Standartlarına tabi olması gerekiyor.

TTK 81 nci maddede ise şartların gerçekleşmesi durumunda,Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülen değerlemeyi basitleştirici yöntemlerin uygulanabileceği görülmektedir.

Yazının başlarında Türkiye Muhasebe Standartlarında değerlemeyi genel anlamda “Finansal Raporlamaya İlişkin Kavramsal Çerçeve”si içinde incelemeye çalışmıştım. Türk Ticaret Kanunu’nda da değerlemeye esas alınan Türkiye Muhasebe Standartları olduğunu görüyoruz.

Evet bir yazının sonuna daha geldik, muhasebeci gözüyle değerleme konusunu genel olarak Türkiye Muhasebe Standartları, Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu açısından incelemeye çalıştım.

Şurası muhakkak ki vergi hukuku açısından değerlemeye bakış ile muhasebe standartları açısından değerlemeye bakış farklı olmaktadır.

Türkiye Muhasebe Standartları Finansal Raporlamaya İlişkin Kavramsal Çerçeve’ye göre finansal raporlamanın amacının mevcut ve potansiyel yatırımcılara, borç verenlere, kredi verenlere işletmeye kaynak sağlamak için verecekleri kararlarda faydalı olması beklenen finansal bilgiyi sağlamak olduğunu söyleyebiliriz.

Oysa Vergi Usul Kanunu açısından değerlemenin amacının vergi matrahlarının doğru hesaplanması olduğu söylenebilir.

Yorumlarınız olursa aşağıdaki yorum bölümünden göndermenizi rica ediyorum.

Şimdilik hoşçakalın…

VOLKAN KARA

S. M. Mali Müşavir