Döviz İle Yapılan Avans Ödemeleri

İş hayatında mal ve hizmet bedelleri çeşitli şekillerde ödenebilmektedir.

Ödeme peşin veya belli bir vadede yapılabileceği gibi, taksitler halinde olabilir.

Bunlardan başka belli bir tutarı mal ve hizmeti teslim almadan, önceden  ödeyerek geri kalanını mal veya hizmetin tesliminde ya da daha sonra yapılması mümkün olabilmektedir.

Yani belli bir tutarı önceden avans olarak ödeyerek mal veya hizmet alımı anlaşmaları yapılmaktadır.

Türk Dil Kurumu’nun web sitesinde Güncel Türkçe Sözlük’te avans kelimesini aradığınıza isim olarak “Öndelik” gelmektedir.

“Öndelik” kelimesini aradığımıza ise “Yapılacak bir hizmet veya satın alınacak bir mal için anlaşmaya göre önceden ödenen miktar, avans” açıklaması gelmektedir.

Mal veya hizmeti teslim almadan avans ödemenin ne avantajı olabilir diye düşünürsek akla hemen şunlar gelir;

  • Alım anlaşmasının garanti altına alınması, bir başka ifadeyle alıcı ya da satıcının vazgeçmesini engellemek,
  • Alıcı açısından ilerde doğacak fiyat farklarından, dövize bağlı alım ise kur farklarından kaçınmak, olabilir.

Yazının başlığından da anlaşıldığı gibi bu yazının konusu döviz ile yapılan avans ödemeleri.

Muhasebeciler için döviz ile yapılan avans ödemelerinin değerlemesinin önemli olduğunu söylemek isterim.

Çünkü döviz cinsinden yapılmış olan avansların değerlemesinin sonucu maliyetleri ya da işletme gelir tablosunu etkilemektedir.

Dövizli Alacak ve Borçların Değerlemesi

Dövizli borçlarda değerleme

Dövizli borçlarda değerleme

Dövizli alacak ve borçlarının değerlemesi için Vergi Usul Kanunu (VUK) 280 nci maddeye bakmamız gerekiyor.

VUK 280 nci maddeye göre yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığı’nca tespit edilir.

VUK 280 nci maddenin üçüncü fıkrasında da “Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir.” İfadesi yer almaktadır.

Burada şu sorulabilir ; avans bir borç ya da alacak mıdır?

Avansın borç ya da alacak sayılıp sayılmayacağı tartışma konusu olabilmektedir.

Sorun şu, avans gerçekten bir borç ya da alacak mı yoksa geçici olarak oluşan bir işlem mi?

Burada iki farklı görüş olduğunu söylemek istiyorum;

• Avansın daha sonra yapılacak bir mal veya hizmet teslimi için önceden verilen ya da alınan bir tutar olması nedeniyle gerçek mahiyette bir alacak ya da borca dönüşmesi söz konusu teslimin yapılmamasına bağlı olacağı düşünülebilir. Veya teslim yapılması halinde bir alacak borca dönüştüğü söylenebilir.

• Avans alındığı tarih itibariyle alan işletme açısından bir borçtur.

 

Bir diğer sorun da şu ; avansın mal veya hizmet tesliminden doğan bir alacağa (ya da borca) mahsup edildiği güne ya da değerleme gününe kadarki aleyhte kur farkı bir maliyet unsuru mu yoksa dönem gideri mi olacak?

Kur Farkları Kurum Kazancının Tespitinde Dikkate Alınacak

Buraya kadar ticari hayatta avansın ne anlama geldiğini, Avansın borç ya da alacak olduğu varsayılarak VUK açısından değerlemeye tabi tutulması mı gerekiyor, incelemeye çalıştım.

Şimdi Vergi Usul Kanunu ile ilgili 24/07/2014 tarih ve 64597866-105[280-2014]-122 sayılı, “Satıcılara döviz cinsinden verilen avansların değerleme günü itibariyle değerlenip değerlenmeyeceği, değerlenecekse oluşan olumlu veya olumsuz kur farkının doğrudan gelir-gider mi yazılacağı yoksa yatırımın maliyetiyle mi ilişkilendirileceği hk.” başlıklı özelgeden alıntılar yaparak konuyu tamamlamak istiyorum.

Özelgeden birinci alıntı :

“163 ve 334 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde yapılan açıklamalar yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz ve kur farkı giderlerine ilişkin olup, döviz cinsinden verilen avansların değerlemesi sonucu oluşan kur farkları bu kapsamda değerlendirilmemektedir.”

 

Bu alıntının daha iyi anlaşılması için 334 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nden “Kur Farkları” başlıklı bölümü buraya alıyorum ;

“III. KUR FARKLARI

163 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği(2) ile yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisi ile sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, aktifleştirme tarihine kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerektiği açıklanmış bulunmaktadır.

Lehe oluşan kur farklarının da aktifleştirme işleminin gerçekleştiği dönemin sonuna kadar oluşan kısmının maliyetle ilişkilendirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise kambiyo geliri olarak değerlendirilmesi veya maliyetten düşülmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerekecektir. Ayrıca, daha sonraki dönemlerde, seçimlik olarak hangi hak kullanılmışsa o yönteme göre işlem yapılmasına devam edilecektir.”

Özelgeden ikinci alıntı :

“………..şirketinizce yapılacak yatırımlar için döviz cinsinden verilen avanslar, döviz cinsinden alacak hükmünde olduğundan, dönem sonlarında Vergi Usul Kanununun yukarıdaki hükümlerinin de dikkate alınarak değerlemeye tabi tutulması, değerleme sonucu oluşan kur farklarının kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.”

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ; döviz cinsinden avanslar değerlemeye tabi tutulmalı ve oluşan kur farkları gelir tablosuna alınarak kurum kazancının tespitinde dikkate alınmalı.

Konu hakkında yorum yapmak isteyen muhasebeci arkadaşlarımın aşağıdaki yorum bölümünü kullanmalarını rica ediyorum.

Bir başka yazıda buluşmak üzere hoşçakalın.

VOLKAN KARA

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir